20 Mayıs 2015 Çarşamba

-

Sen benim çok fena cahilliğime geldin. Daha ne diyeyim ki?

8 Nisan 2015 Çarşamba

seven iki insan niye ayrılır?

biraz önce bir şey izliyordum, bir adam karısıyla ilgili bir şey anlatıyor, karısı da onu doğrulayıp kendisini ne kadar sevdiğinden bahsediyordu. bir sigara yaktım ve düşündüm. birisinin seni sevmesi ne büyük bir şey! ancak bunu fark edince kaçacak delik aramak ne büyük gariplik. birisinin seni seviyor olma ihtimali bile, insanların hayatlarına son vermek için kararını verip, gerekli şeyleri yapıp ve son olarak eyleme geçirme anında öğrendiklerinde/hissettiklerinde vazgeçirebiliyor. birisi tarafından sevilmeyeli ne kadar uzun zaman olmuş gibi. ancak, şu dakika birisi çıkıp sevdiğini söylese ne yapardım bilmiyorum. sen beni sevmiyor diyen, belki de senin tarafından sevilmek çok büyük bir şeydir, bunu hiç kendine sordun mu? sen birisini seversen belki de o adam bununla yaşamına devam edemez. işte sana gerçek cevaplarımdan birisi bu olurdu, bu soruya verilmeyen ama gerçekçi cevaplardan birisi de budur. sorumuz meşhur, seven iki insan niye ayrılır?

akşam akşam ne yalnız hissettim yahu. istiyorum ki, bildiğim bütün kelimeleri sıralayayım da siz anlayın derdimi seçerek içinden.

 ben niye tekrar tekrar bir kız peşine düşme telaşındayım. aslında yalnız büyüdüm diyebilirim. yatılı okudum uzunca yıllar. ancak herhangi bir boşlukta kalmadım aile ve temel sevgi bakımından. bazen düşünürdüm küçükken, ben de bir gün böyle bu işlere inatla sarılıp olmayınca da sızlanır mıyım diye. olmayacağını düşünürdüm. bunun temelinde sadece sevgi eksikliği olduğunu düşünürdüm. sonraları, büyüdükçe işte, anladım ki meğer ben olayı yanlış anlamışım. tabii ki hiçbir çocuk doğru şekilde anlamayacaktır bahsettiğimiz şeyi, de ne bileyim ben o kadar yanlış anlamışım ki sıkı sıkı sarılmışım. hala da bazen bu işin sadece sevgi üzerine olacağını düşünüyorum. meğer olay yine de terminolojide belirtilmiş. ''eş'' denen şey, sevgilinin evrilmiş halinden ziyade aradığın şeyleri bulduğunmuş. bir omuz, bir çift el, bir insanmış. bir çift gözün eksikliği ne kadar da gam veriyor. temel bir kural vardır linguistics'de; bir kelime her ne kadar eş anlamlısı ile aynı gibi gözükse de hiçbir zaman tam aynı olmaz, yani insan dilleri aynı şeye iki farklı isim koymuşsa mutlaka başka bir şey ifade ettiğindendir. benim bir sürü arkadaşım vardır hepsi de farklı alanlarıma hitap etmesine rağmen aynı isimle çağrılırlar. diyeceğim, epey de ağdalı ve kapalı oldu ama, etrafında insanlar olması yalnız olmadığın anlamına gelmez. ''eş'' başkadır. bazıları sevgili de dese, bizde o ''eş'' olarak bilinir. bunun eksikliğin belirtilmesi kadınlarda normal karşılanırken, erkekler niye acziyet olarak bilinir merak ediyorum.

 bir de şey var tabii, oturduğu yerden beklemek. bekleyin anasını satayım bakalım ne olacak. ne sanıyoruz bilmiyorum. şimdi bazı adamlar var, bir şeyi yanlış yapınca elinden tutup doğrusunu yaptırıyorlar. hatta gülümsüyorlar yüzüne falan. neyse yahu, iyice ağlama duvarına çevirdik akşam akşam. yarın falan yine gelirim ben, kaybolmayın bir yere.

1 Mart 2015 Pazar

sifon

- korkmasaydın ne yapmak isterdin?

- gözlerini oyup...

- çok hoşmuş.

- kendi kafama yerleştirir ve bu sokağı senin yaşında olduğum gibi göreyim diye etrafa bakardım. 

e. n. 

üç kalıyor, beş kalıyor, on kalıyor. bi bizden geriye bi b*k kalmıyor. 

bi öğlen oluyor gece kalıyor, bi gece geliyor yâr kalıyor. bi bizden geriye bi b*k kalmıyor.

kalmıyor diyip kalanları sayıyorum. tam da şu anda yapıyorum. amacım dizelere dökmekti ama noktaları sıraya sokamadım. harfler kuralsız kaldı başıma. 

içeri girip bakıyor yüzüme. gözünün sağ kenarında hafif kızarıklık. nemlenmiş. ağlamıyor la, uykusu gelmiş. alışverişten dönmüş bir kadının bitkinliğini ve kapıdan içeri ilk girdiği anı düşünün. kendini salmış, kısmen parıldayan halini. şimdi alışverişi unutun. poşetleri de silin. düşük omuzlar kalsın. kahverengi palto da dursun. eline çanta verin bi, içine de sigara koyun. saati 8'e ayarlayın ve bekleyin. yani beklemeyin, parıldamaz bu halde. sizi kurtaracak bir 'şey' olarak da gözükmez gözüne. gelir oturur karşına. 3'lü koltuğun senin çaprazına gelen sol tarafına. kelam etmez ama bütün harfleri sokar ciğerine. sonra cigarasını yakar, dumanla sıkılaştırır seni. sen de beş dakka önce felç geçirmiş gibi elinde cigarayla kalırsın. cigaraya bakarsın, o kalmış, senden geriye bi b*k kalmamış. sanki istiyorsun da kalmasını.

- içmeyeceksen çıkarma bari de yapışmasın eline.

- ha?

- sigarayı diyorum. içecen mi yoksa aval aval yansın diye mi bekleyecen?

- haa. onu diyon. çakmağı bulamadım. mutfağa gitmeye de üşendim. versene seninkini.

bu vasat diyalogtan bile geriye duman kalıyor. söylesene, senden ne kalıyor geriye? bana bakma. ben sana soruyorum. bunu okuyana. bi şeylere ilgi gösterene. en azından bu şeye. git de kalıcı bir şeyler yap. yapamıyor, sadece s*çabiliyor musun? o zaman sen de sifonu çekme. bi de böyle düşün, ha?



dipnot. cigara içmem. 


21 Ocak 2015 Çarşamba

Jamais vu.

gece oldu, geçenlerde de sabah olmuştu. zaman zaman olur böyle şeyler. tekrar eder yani açık açık söylemek gerekirse. 'deja vu' hoş karşılansan da sorun oluşturuyor. ben daha önce yaşadığım ya da en azından yaşadığımı düşündüğüm bir şeyi sırf hedonizm uğruna kabul mu edeceğim? böyle saçma girişler beni güldürmeye devam ettikçe, sanırım kabul etmeye de devam edeceğim, affola.

bir tekrar ile başlayan bir af ile bitiyor. az önce fark ettim gözlerinizin önünde. içi boş renkli çukurların önünde aslında neler neler dönüyor da, sadece yüzümüze vurunca fark ediyoruz ya da yüzümüzde eksikliğini hissedince. ayna ile alakası yok bunun, cidden yok. bir yüzün olduğunu sadece aynada fark etmiyorsan eğer.

bi tekrarlara taktım, bi de kuşlara. sahi kuşlar tekrar tekrar uçar, di mi?


mona roza, siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza, siyah güller, ak güller
.
.
.

6 Ocak 2015 Salı

bozmayın, yağsın.

kara kalemler,kara çalışmalar, aktan çalıp kar(ay)ı bağlamalar. kara çalmalar. tamam, durdum. karla alakalı şeyler işte, gündem yazısı gibin bir şey. okumanıza gerek yok yani. etrafınızda gördüğünüz şeyleri bir de benden dinlemeyin. kendi kendimi karıp giderim.

hala okuyorsanız benden günah gitti demektir. rahatlayabilirim. aslında her şey bir parça beyazlıkla başladı. bütün renkler kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler yani. kara beyazladı parça parça. paramparça oldu sonra her şey. sonra kendimi burada buldum işte. kara saplandım. dedim size beni durdurun diye.

dışarıya bakıyorum da, göz gözü görmüyor. sokak lambası seçiyor anca gözümüz, sokakta kalanlar onlar olsa sadece, keşke. ışığın, sadece ışığın seçilmesi her zaman iyi değildir. ben ışığı seçmemek için ekran parlaklığını azalttım mesela, sonra buraya saklandım. sen de bi ekrana sığınıyorsun mesela tam şu anda. fark edilmek için ışığın altına saklanan kaç kişi var ve kaç kişi görüyor beyazın parçalarını?