30 Mart 2014 Pazar

aklımda bir tas dolusu düşünce var. nerden başlamam gerektiğini bilmiyorum. aslında başlamam gerektiğinden bile emin değilim ama başka türlü de olacak gibi değil. belki bir yerlere varırım diye bir umut beslemiyor da değilim hani. beslemeyince de olmuyor, düşününce de olmuyor. işin aslı beklenti ama, hiçlik gibi bir anda orada bitiveriyor.

nereden geldik biz buraya? daha doğrusu nereden gelemedik. çocukken bilye (misket) oynamaya çıkardık, akşam olunca da neleri kaçırdığımıza hayıflanırdık. sanırım oradan geliyor bu his. bir cep dolusu bilyen olsa da, o mavi olan başkaydı. onu alamayınca bütün iş bitiyor gibiydi ya hani. aynen öyle işte. maksat bilye ütmek de değil, anlıyorsun di mi bunu?

kaybeden adam ya da bekleyen adam diye bir model var. kaybedenler kulübü de bu yüzden var hatta. yetinememek değil de, eksik hissetmek gibi. kiraz sapından bahsetmiştim bi ara, onun gibi bir şey işte. hep bir şeyler eksik. okeye dördüncü, çaya şeker, yemeğe tuz, civataya somun, çocuğa bilye, bebeğe oyuncak, "sign of three" için ikinci ...

kaybeden adam ya da bekleyen adam diye bir model var. model değil de, simge gibi daha çok. dağ gibi duran, kardan adam değil sizin tabirinizle. eksiklikle alakası da olmayabilir yani, söz konusu olan şey yanlışlık da olabilir. tabi bu sizin kabullenmenize bağlı elbette. gene size geldik. daha az önce benden bahsediyorduk ya.

demiştim ya, bir tas dolusu düşünce var diye. kafa bu, böyle olacak elbette. sadece başlamam gereken noktayı kestiremiyorum.

bir kaç cümlede bir yere varamadık, bir daha ki sefere daha uzun menzilli bir yazıda görüşmek üzere sayın okur, eğer böyle bir şey mümkünse.

bu da müzik işte.

7 yorum:

  1. Birçok düşünce bir araya gelince böyle oluyor, yazılarda düşünceler gibi karışıyor. Dilerim düşüncelerinizden sıkıntılar uzak kalsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malesef öyle oluyor, bir şeyden bahsedemiyorsun..
      İnşallah hepimizin öyle olur.

      Sil
  2. Nekadar güzel yazmışsın

    Cebimizde taşıyamayacağımız kadar bilyelerle doluyken gözümüzün o mavi olanında kalması nasıl zihiniyettir böyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler.
      evet, çok garip bi olay o ya. çocukluk diyeceğim ama farklı şekilleri büyüyünce de oluyor. :)

      Sil
  3. biz kaç modeliz mesela, mesela kaybedenler bir gün kazananlar grubuna dahil olur mu?
    mesela kısa çöp uzun çöpten hakkını alırsa bir gün uzun olursa o da öyle yapar mı diğer kısa çöplere? ya da bir gün kısa uzun çöp ayrımı olmadan yaşarmı mutlu mesut olurlar mı insanlar? sonra doyumsuzluk hissine de çare bulurlar mı bilim ve film adamları :) Amaan nereye geldim bak şimdi yani insanın fıtratı bu, yaratılışı öyle aslına bakarsan yani hep bir şeylerde gözünün kalması, tatmin olması v.s. ha bunlar fıtrattan geliyo diye gözü doymaz bir şekilde yaşar demiyorum o noktada yanlış anlaşılmıyım. Sonuçta bir de toplum var, onun oluşturduğu etik kuralları, yasaları filan var. o doğrultuda da kontrollü olması gerekiyor.
    görüyorsun kafamda bir kova düşünce var hepsi birbirinden alakasız, ama yazdım işte sakın gülmee :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bizde model çok ya. her şeyi simgeleştirmeye ya da genellemeye bayılıyoruz. az önce yaptığım gibi. :)
      bu bilim ve film adamları kısmı hoşuma gitti ama. bulacaklarına da inanıyorum, inanmak istiyorum. :)
      düşünmeye ya da yazmaya başladığımızda arkasını kovalayamıyoruz, isteklerimiz gibi. bi de toplum - mahalle baskısı var. şekillendiremiyoruz onlara göre de.
      tamam tamam gülmedim. :))

      Sil
    2. Tüm umutlarımız yine bilim insanlarına kaldı :)

      Sil